Hikayenin en başı itibariyle bebek ve çocuk için anne diğer insanlara benzemeyen, yegane varlıktır; insan anlayışına tercüme edersek yüce, insan ötesidir. Bu durum anneye dair olanı bir bakıma tekinsiz, gizemli, anlaşılamaz yapar. Anne şefkati de bundan payını alır ve öyle ya da böyle bu şefkat bir tekinsizlik içerir. Her çocuk yaş aldıkça, büyüdükçe bir başkasında anne dışı şefkati tecrübe ederek, dahası onu yeğleyerek bu tekinsizliği azaltır. Dünya ona bu fırsatı verir; beklenen de budur. Büyümek, dünya gerçekliğini tamamen anne üzerinden okumak değil, kendine ait, anne olmayan tarafla da okuyabilmektir. Şefkat, annelikte bir tarife, tanıma hatta ölçüye indirgenemez düzeyde insancadır. İndirgemek diyorum, zira geriye dönmek, geriye dönüş fantazmasını canlı tutmak “reductio ad unum”, “birliğe, bebek-anne tekliğine”, o şefkate sürekli müracaat etmekten başka bir şey değildir. Anne ile yola çıkar, anne olmayanla kendimiz oluruz. Herşey zamanında. Çocuklarımızı ve kendimizi anne olmayanın şefkatine doğru cesaretlendirmek kaygılarımıza iyi gelir.
Resim: Joan Miro – Maternity