su resmi

Halsizlik, başağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, kulak çınlamaları, dikkat ve konsantrasyon sorunları, uyku problemleri, bazı cinsel sorunlar, kan basıncı yüksekliği veya düşüklüğü, ateşlenme, terleme sorunları, sıcağa ve soğuğa tolerans bozukluğu, ağız, nefes kokusu, kötü vücut kokuları, hazımsızlık, gastrit, mide ekşimesi veya yanması, kabızlık, ishal, eklem ağrıları, stress ve ruh halinde dalgalanmalar, cilt-saç kalitesinde bozulma, cilt kuruluğu, ciltte dökülmeler, kepeklenme, idrarda yanma ve/veya zorlanma, kaşıntı, uykulu haller, anjina (göğüs/kalp ağrısı), safra ve taşları, kum dökme gibi sorunların arkasında yeteri kadar su içmemenin az ya da çok etkisi olabilir. Bir de buradan bakın isterseniz..!

Su içme, sağlıklı kalabilmenin kilit alışkalıklarından biridir. Yetersiz su içme, su içmek yerine başka içecekleri tüketmeye eğilim ve bazen susuzluğu yemek yeme ihtiyacı ile karıştırmak günümüzde insan sağlığını ciddi boyutta tehdit ediyor. Sağlığa yönelik bu tehdit özellikle çocuklarda ve yaşlılarda daha da ön plana çıkıyor.

Su vücudumuza pek çok fizyolojik sürecin içinde vazgeçilmez role sahip. En önemlilerine bakacak olursak:

  • Metabolizma
  • Kan dolaşımı/kan basıncı
  • Vücut sıcaklığının düzenlenmesi
  • Metabolizma yan ve son ürünlerinin, atıkların uzaklaştırılması

Bu önemli fizyolojik süreçlerde rolü olan su vücudumuzda azaldığında vücudumuz hemen sinyal vermeye başlıyor. Genel olarak vücut suyunun %1-2 sini kabettiğinde hızla susama hissi ortaya çıkıyor. Bu susama hissine verdiğimiz cevaplar bizim su içme alışkanlığımızın temelini oluşturuyor. İnsanlarda fizyolojik olarak su aynı işleri gorse de, susama fizyolojik olarak aynı olsa da herkesin kendince bir su içme alışkanlığı var. Suyun tadını sevmediğini söyleyip mecbur kalmadıkça suya dokunmayanlar, kana kana su içenler, su içmeyi bir görev gibi sürdürenler, canı istedikçe su içenler vs. vs. vs.

Nasıl bir alışkanlıktan bahsedersek bahsedelim su içmeye yönelim özünde doğal ve otomatik bir düreçtir. Vücudun su isterse, bu istek su ve su gibi işe yaradığı tecrübe edilen, düşünülen her ne varsa onlara yönelme davranışı olarak ortaya çıkar. Su içmekle ilgili bir tutum ve davranıştan bahsediyorsak bu bir öğrenme ve kazanılmış bir durumdur.

Su içmenin faydalarından neden bu kadar bahsedip duruyor, su içmeyi özendirmeye çalışıyoruz? Vücudumuz suya ihtiyacı olup olmadığını bilemiyor mu? Ya da biliyor da söylemeye mi çekiniyor? Ya da su erişilmesi zor bir içecek mi? Su içmekle ilgili cevaplarımız çok net: İçme suyu bulmak hala kolay, en azından dünyanın pekçok bölgesi için… Daha da önemlisi vücudumuz ne zaman suya ihtiyacı olduğunu biliyor ve bizi su içmeye yöneltecek sinyalleri, uyarıları veriyor. Peki sorun nerede ki sürekli birileri bize sürekli su içmeyi hararetle tavsiye ediyor, faydalarından bahsediyor?

Suyu sıradışı, mucizevi bir maddeye çevirmenin alemi yok elbette. Su ve su içme eylemi fizyolojik olarak nötr bir süreçtir. Metabolizmamız suyu fiziksel, hormonal ve sinirsel olarak sadece su, “H2O” olarak talep eder. Bu talep merkezi sinir sistemimizde şekillendirilir. Eşzamanlı olarak bilinçdışı ve bilinç düzeylerinde anlam ilişkilerine ve talebi karşılamaya yönelik tutum ve eylemlere dönüştürülür.

Susama ve su içe eylemlerinin fizyoloji taraflarıyla ilgili ilginç bilimsel bulgular yayınlanmıştır. Örneğin yaşlı bireyler vücutlarının su ihtiyacı olmasına ragmen bu susama hissine su içerek cevap verme eğilimleri azalmıştır.Başka bir örnekte, psikojenik aşırı su içme rahatsızlıklarında kişinin hayatını tehdit edecek düzeyde aşırı su tüketimi, deyim yerindeyse “sudan zehirlenme” söz konusudur. Amerika kaynaklı bir çalışmada su içme ile ilgili benzer ilginç detaylar sunmaktadır. 15 bin’ in üzerinde kişi ile yapılan çalışmada insanların ortalama olarak %42’ sinin günlük olarak su ve su kaynağı diğer içecekleri yeteri kadar tüketmediklerini gösteriyor. 70 yaş üstünde ise bu oran ortalama olarak %89 lara çıkarak durum daha dramatik bir hal alıyor.

Fizyolojik susuzluk sinyallerinin merkezi sinir sistemi tarafından işlenmeye başlamasıyla bilinçdışı ve bilinçli bilgi işleme, tutum ve davranış geliştirme süreçleri devreye girer. Nötr nöro-fizyolojik süreçlerden anlama ve bireysel, sosyo-kültürel kalıplarla zengileşmiş öğrenmelere yani kişiye özgü şekilde susuzluk, su içme çabalarıyla kendini ifade etme noktasına gelinir. Ben su içemiyorum, şu kadar içiyorum, su şudur, su budur, susayınca şunu yaparım, çay içerim, onu içerim bunu içerim, suyun tadını sevmiyorum gibi sayısız kişisel ifadeye dönüşür. Bunları söyleyebiliyorsanız yaşıyorsunuz ve yaşıyorsanız bedeninizin nötr bir şekilde talep ettiği suyu en azından yaşayacak düzeyde tüketiyorsunuz demektir. O halde susuzluktan ölen yoksa neden hala su içme üzerinde bu kadar duruyoruz? Yaşamaksa yaşıyoruz elbet; ancak her yaşamın, ayakta kalmanın bir faturası vardır ve bazen bu fatura sağlığınızdan ve yaşadığımız hayatın kalitesinden feragat etmek anlamına gelir.

Hekim olduğumu bilen çoğu insan bana bir şikayetinden bahsettiğinde onlara sorduğum ilk soru ne kadar su içtiği hakkında oluyor. İyi hekimliğin hastalıkları, sağlık sorunlarını daha ortaya çıkmadan engellemek ve çözmek, yani koruyucu hekimlik olduğunu savunan bir kişi olarak herkes için kolaylıkla uygulanabilecek sağlığı koruyan, geliştiren tedbirlere çok önem veriyorum. Su içme alışkanlığına dikkat çekmek de bunların başında geliyor.

Vücudumuz toplam su miktarını (vücut ağırlığının %60-65’i), hücrelerindeki ve hücreleri arasındaki suyu ve içinde çözünmüş Sodyum ve Potasyum gibi maddeleri optimal seviyede tutmak için her an müthiş çaba sarfediyor ve bunu çoğunlukla başarıyor. Biz çoğunlukla bir sonuça bakarak bu başarının (yani sağlıklı olmanın) ya da başarısızlığın (yani hasta olmanın) farkında oluyoruz. Bu iki zıt kutup arasında bedenimiz gidip gelirken ve sağlıklı kalmayı başarmaya çalışırken verdiği sinyalleri ya ferkedemiyor ya da çoğu zaman başka şeylere yoruyoruz.

Halsizlik, başağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, kulak çınlamaları, dikkat ve konsantrasyon sorunları, uyku problemleri, bazı cinsel sorunlar, kan basıncı yüksekliği veya düşüklüğü, ateşlenme, terleme sorunları, sıcağa ve soğuğa tolerans bozukluğu, ağız, nefes kokusu, kötü vücut kokuları, hazımsızlık, gastrit, mide ekşimesi veya yanması, kabızlık, ishal, eklem ağrıları, stress ve anksiyete bozuklukları, depresyon, duygusal dalgalanmalar, cilt-saç kalitesinde bozulma, cilt kuruluğu, ciltte dökülmeler, kepeklenme, idrarda yanma ve/veya zorlanma, kaşıntı, uykulu haller, anjina (göğüs/kalp ağrısı), safra ve taşları, kum dökme gibi pek çok bulgu veya şikayeti incelediğimizde yeteri kadar su içmemenin belirli düzeylerde etkisi olduğunu görebiliriz. Tüm bunlar aynı zamanda susuzluğa dair önemli birer sinyal olabilir. Susuz kalmak sadece sağlık sorunlarına yol açmıyor elbet. Örneğin susuzlukla birlikte fiziksel ve mental performans da olumsuz etkilenmeye başlıyor. Sporcularda vücut suyundaki her %2 lik azalma fiziksel performansta yaklaşık %10’ luk düşmeye neden oluyor. Beynimiz ve sinir sistemimiz de susuzluktan en önce ve aşırı etkilenen yapılarımız. Vücudumuz susuz kaldığında dikkat ve uyanıklığımız azalıyor, kısa süreli hafızada zayıflık ortaya çıkıyor.

Sususuzluğa dair vücut sinyallerini doğru anlayıp buna su içerek neden cevap veremiyoruz o halde? Bedenimizdeki sinyalleri “anlamlandırma” psiko-fizyolojik açıdan davranışlara dönüşmesi süreçlerinin daha önceki öğrenmelerimiz üzerinden ilerlediğini söylemiştik. Çok temel ve bilinen sinyallerden dudak-ağız kuruması gibi sinyallerle yukarıda saydığımız susuzluğun işareti olabilecek pek çok fizyolojik sinyal veya soruna dair işaret geldiğinde, bunu susuzluğa yormayı, susuzluğu yönetmeyi ve gidermeyi nasıl öğrendiysek öyle davranırız. Örneğin susama hissine hemen değil de daha geç cevap vermeye yönelik bastırma ve geçiktirme davranışları, su içmek yerine “susuzluğu en iyi gideren şey olarak “çay içmek“, “kola içmek” veya “bira içmek” gibi veya başka bir içeceğe yönelmek gibi tutum ve davranışlarımızın altında öğrenmelerimiz yatar. Susuzluğu su içerek değilde başka birşeyler içerek gidermek bir yere kadar makul karşılanabilir . Su dışında başka içeceklerin de susuzluğu giderdikleri tartışmalıyken, hatta kafeinli veya yüksek sodyum içeren bazılarının su kaybını artırdığı bilinirken, bazen susuzluk sinyalleri su veya başka bir içecek içmek yerine yemek yeme davranışına tercüme edilir. Bu durum başta metabolik sendrom, aşırı kilo, obezite ve kalp damar sistemi hastalıkları olmak üzere pekçok sağlık sorununa yol açabilir.

Evet, tartışmasız su hayattır ve susuzluk hayat kalitemizi bozan ve hatta ciddi sağlık sorunlarına yol açarak hayatımız tehdit eden bir durumdur. Sağlıklı ve esenlik içinde bir ömür sürmenin ilk ve en önemli adımı yeterli su içmektir diyebiliriz. Kolay, ucuz, Pratik ve neredeyse hiç yan etkisi yok. Zahmete ve maliyete katlanıp sağlık sorunlarınızı çözmek, bazen kozmetik iyileşme elde etmek için çaba sarfedip duruyoruz. Tavsiyemiz önce yeterince su içip içmediğinize bakın ve su içme alışkanlığınız sağlığınızı ve performansınızı olumsuz etkileyecek türden ise hızla değiştirmenizi tavsiye ederiz. Zira şu an sahip olduğunuz tutum ve davranışlar mutlak değil ve bugüne kadar ki öğrenmelerinizin toplamı. Yeni bir öğrenme ve değişim mümkün. Ucunda sağlık, kaliteli yaşam ve güzellik var. Bazı Pratik uygulamaları hayata geçirerek ve bazılarını da hayatınızdan çıkararak başlayabilirsiniz.

  • Günlük olarak vücut ağırlığınızın her kilosu için 30-36 ml su içmeye gayret edin. Örenğin 70 kg ağırlığındaki bir kişi için bu aşağı yukarı 2100-2520 ml (kabaca 2-2,5 litre) içme suyu yapar.
  • Sabah uyanınca ve gece yatmadan aç karnına birer bardak su içmeyi adet haline getiriniz. Özellikle metabolizmanın ve sindirimin düzenlenmesinde ve kilo kontrolünüze yardımcı olur.
  • Su içmekte zorlanıyorsanız başlangıçta içme suyunuza nane, dilim limon veya lime, fesleğen, dilimlenmiş salatalık, dilim ekşi elma gibi doğal ve hafif aroma vericiler kullanabilirsiniz.
  • Şekerli, sodyumlu, asitli, kafeinli ve gazlı içeceklerden mümkün olduğunca uzak durunuz. En azından su yerine bunları tercih etmeyiniz. Bunların susuzluğu giderdiğine dair varsayımlarınız veya tecrübeleriniz yanlış öğrenmelere dayalıdır. Ferahlatmaz aksine susuzluğunuzu artırır, kan şekerinizi aşırı yükseltir, yemek ve mide borusu sorunlarına yol açar.
  • Sporcu içeceklerine dikkat ediniz. Bazıları içerdiği aşırı sodyum yükü nedeniyle su kaybına yol acarlar. Kafein de içeriyorsa bu içecekler kalp ritm bozukluklarına ve idrarla su kaybına yol açarlar.
  • En önemlisi bu yazımızda saydığım sağlık sorunları veya fiziksel, mental olarak yolunda gitmeyen şeyler varsa mutlaka yeteri kadar su içiyor muyum diye kendinize sorunuz. Aynı şeyi yakınınızdaki çocuk ve yaşlılar için de yapınız, yakınlarını uyarınız, suyu hatırlatınız.

 

Sağlıcakla kalın.

Dr. Cengiz Doğan

Share This

Share this post with your friends!