wors heart2_Fotor

İnsanlığın hipnozla ilişkisi kendi tarihi kadar eskidir. Doğal ve sıradışı durumlar olarak tecrübe edilen hipnoz tarih öncesi, antik çağ ve günümüz insanın hep ilgisini çekmiştir, hayatının içinde olmuştur. Hipnoza olan bu ilgi bilim adamları arasında da son 250 yılda giderek artmıştır. Hipnoza olan bu genel ilginin yanında hipnozu tam olarak anlayamamaktan ve deneyim eksiklikliklerinden kaynaklanan yanlış anlamalar, karşı gelmeler ve korkular da hep olagelmiştir. Bilgi eksikliğini gidermek, yanlış olanları doğrularıyla değiştirmek ve dolayısıyla hipnoz kavramının hayatımıza nasıl girdiği, hipnozun ne olduğunu ve ne olmadığını bilmek yersiz korkuları ortadan kaldırabilir.

Hipnoz olarak tarif edilen durum ve tecrübeler çok eskiye dayansa da bilimsel anlamda hipnoz kavramı hayatımıza yakın zamanda girmiştir.

Hypnos imageHipnoz, ingilizce orijinali ile “Hypnosis” Antik Yunanca’ da yer almış bir kelimedir. Orijinali “Hypnus/Hypnos” Yunan mitolojisindeki uyku tanrısının adıdır. Annesi “Nyx”, geceyi ve kardeşleri “Thanatos”, barışcıl ölümü ve “Oneiroi” rüyayı simgeler. Hypnus, Güneşin yükseldiği sonsuz karanlıkta yaşar. Her gece annesi “Nyx (Gece)” ile birlikte ortaya çıkar.

Tüm sembolik anlatımıyla “Hypnosis-Hipnoz” uykuya benzer, içinde bir miktar gizem de barındıran durumları anlatmak için kullanılmıştır.

“Hypnosis” ve “Hypnotism” yani “Hipnoz” ve “Hipnotizma”tabirlerini ilk kullanan ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılır olmasına yol açan olan İskoç cerrah Dr. James Braid’ dır. 1841 yılında kendisinden öncekilerin tanımlamalara ve uygulamalara yaptığı eleştiri ve katkılarda, hipnozun fizyolojik ve tıbbi taraflarının önemini vurgulayarak bu konudaki ilk bilimsel çalışmaları başlatmış, “Neuro-Hypnosis”, “Hypnosis” ve “Hypnotism” tabirlerini kullanmıştır. İronik şekilde bir süre sonra Dr. Braid, hipnozun doğal uyku gibi bir durum olmadığını farkettikten sonra “Hypnosis” tabirinin yerine “tek bir duruma, düşünceye odaklanmak”anlamında “Monoideism” tabirini bir önermiş ve kullanmıştır. Fakat “Hypnosis” tabiri dilde yerleştiği için bu tabiri değiştirmeye muvaffak olamamıştır.

Dr. Braid’ den çok daha önce hipnozu ilk kullanan ve özelliklerini yazan kişilerden birisi de İbn-i Sina(1027) olsa da tıbbi amaçla kullanan ve yaygın olarak bilinen Alman Dr. Frans Anton Mesmer’ dir. Hipnozun henüz hipnoz olarak tarif edilmediği yıllarda Mesmer hastalarının yaşadığı bu hali “Animal Magnetism – Bedensel(Hayvansal) Manyetizma” adlandırmış, 1775 yılında da yayınlamıştır. Daha sonra yaptığı uygulamalar “Mesmerism” olarak adlandırılmıştır. Mesmer, “Bedensel(Hayvansal) Manyetizma” diye tarif ettiği bu durumun olağan bir fizyolojik durum olduğunu farkedememiş ve evrensel, kozmik bir manyetizmaya, çekime bağlamıştı. Bu nedenle uygulamalarında mıknatısları da kullanıyordu. Mesmerin bu yaklaşımı günümüze kadar azalarak da olsa gelen yanlış anlamaları, hipnozun gerçeküstü, garip, korkulası, sıradışı bir durum olarak algılanmasına önemli ölçüde yol açmıştır. 1894 yılında George du Maurier tarafından yayınlanan “Trilby” romanı bu yanlış algı ve korkulara iyi bir örnektir. Roman kahramanlarından hypnotist Svengali, şarkıcı Trilby’ i büyük bir şarkıcı, Diva’ ya dönüştürmek için hipnozu kullanır ve önemli ölçüde başarır. Fakat Trilby Svengali’ nin hipnoz seanslarına bağımlı olmuş, hipnoza alınmadan şarkı söyleyemez hale gelmiştir. Birgün Svengali kalp krizi geçirip Triby’ i sahne öncesi hipnoz edemeyince Trilby kötü bir performans gösterir ve sahne hayatı asla eskisi gibi olmaz. Roman, günümüze kadar defalarca filme çekilmiş, müzikal olarak oynamıştır.

Mesmer’ den sonra İngiliz doktorlardan Elliotson ve Esdaile kendi klinik uygulamalarında Mesmer’ in tekniklerini kullanmışlardır.

Dr. James Braid’ in “Hipnozu” tanımlaması ve bilimsel manada ele almasından sonra hipnoza olan ilgi giderek artmış, Amerika’ da Dr. George Miller Beard, Almanya’ da Dr. William Thierry Preyer, psikiyatrist Albert Moll, Fransa’ da Dr. Étienne Eugène Azam ve Paul Broca gibi isimler Dr. Braid’ in calismalarını incelemiş ve uygulamışlardır. Bu dönemde “Hipnotizm” ve “Mesmerism” arasında sorunlar da yaşanmış ve “Mesmerism” e dair ortaya atılan bazı görüşler daha önce olduğu gibi günümüzdeki yanlış anlamalara ve korkulara kaynaklık etmiştir. Örneğin Fransa’ da Dr. Charcot, Mesmerism’ den yola çıkarak hipnozu histerik kadınlarda ortya çıkan anormal bir fizyolojik durum olduğunu ileri sürmüştür(1860). Bu dönemde Fransız meslektaşı Hippolyte Bernheim hipnozun olağan fizyolojik bir durum olduğunu ve herkesin hipnoz olabileceğini idda ederek Charcot’ a karşı çıkmıştır. Bugün H. Bernheim’ ın ortaya koyduğu bu tespit halen gecerlidir ve tüm otoritelerce herkesin hipnoza girebileceği kabul edilir. Buna rağmen yanlış kurulan Histeri-Hipnoz ilişkisi farklı formlarda halen insanlarda bir tedirginliği tetiklemeye devam ediyor.

Takip eden dönemde Fransa’ da Pierre Janet (1859–1947) “Hipnotik Psikoterapi” yi geliştirmiştir. Aynı dönemde Sigmund Freud (1856–1939) Fransa’ da Hipnoz çalışmış ve sonrasında kendi uygulamalarında hipnozu kullanmıştır. Hipnozun klinik uygulamalarda kullanımına Freud’un katkısı son derece önemlidir. Feud, Breuer ile birlikte hipnozu soruşturmacı, derinine analiz etmeye yardımcı bir metod olarak kullanmışlardır.

Benzer dönemde Émile Coué (1857–1926) kendi kendine hipnozun öncüsü olan “kendi kendine telkin ve “kendi kendine yardım ve psikoterapi” ve bilişsel terapi üzerinde çalışmıştır.

Takip eeden yıllarda Amerika’ da Clark L. Hull (1884–1952) hipnozla ilgili “hipnoz ve telkine yatkınlık konusunda” laboratuvar çalışmaları yapmış ve hipnozla normal uykunun benzer durumlar olmadığını bilimsel olarak ortaya koymuştur.

dave elman2. Dünya Savaşı sonrası yıllarda tıp ve psikoloji dışından bir kişi olarak Dave Elman (1900–1967) hipnoza alma teknikleri geliştirmiş (indüksiyon) 1964’ te “Hipnozda Bulgular-Hipnoterapi” adlı kitabı yayınlamıştır. Bugün kendi adıyla anılan teknikleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Elman’ ın teknikleri daha sonra öğrencileri tarafından geliştirilerek daha hızlı tekniklere dönüştürülmüş ve ameliyatlarda anestezi amaçlı hipnoz prosedürlerinde kullanılmıştır. Dave Elman, bir öğrencisine eşlik ederek normal anestezinin kullanılmadığı ilk kalp ameliyatının hipnoz altında yapılmasına destek olmuştur.
milton-erickson2Savaş sonrası yıllarda hipnoz ve hipnoterapiyi etkilemiş en önemli isim muhakkak Dr. Milton H. Erickson’ dur (1901–1980). Bir psikiyatrist olan Erickson, klasik hipnozun direkt yaklaşımları yerine daha dolaylı yaklaşımları, telkinleri, konuşma dilinin etkin kullanımını, dil oyunlarını, hikayeleri, metafor/mecaz ve analojileri, kafa karıştırma tekniklerini kullanarak kendine has bir ekol oluşturmuştur. Dr. Erickson, danışan/hasta transta olsun veya olmasın bilinçdışı zihninin daima karşısındakini dinlediğine ve dolayısıyla telkinlerin hipnotik şekilde kişide rahatlıkla etki yaratabileceğine inanırdı. Erciksoncu yaklaşımda, Freud’ dan farklı olarak bilinçdışı bilinçten büyük ölçüde ayrı, çoğunlukla pozitif, yaratıcı, çözüm üreten bir taraf olarak değerlendirilir. Ercikson’un kendi pratiğinde güçlü bir şekilde uyguladığı ve hipnoz dünyasına kazandırdığı en önemli kavramlardan birisi de “Utilization – Kullanma, Yararlanma” kavramıydı. Bu ekolde hastanın/danışanın değişmesi, iyileşmesi için onun nevrotik davranışları da dahil olmak üzere, favori kelimeleri, tekrarlayan hareketleri, kültürel aidiyetine dair detaylar, kişisel hikayesi ve inanışları kullanmak son derece önemlidir.

Türkiye’de tıbbi anlamda hipnoz 1935 yıllarında Pierre Janet’ nin bir kitabının Cemil Sena Ongun tarafından Türkçe’ ye kazandırılmasıyla tanınmaya başlanmıştır. 1946 yıllarında Dr. Bedri Ruhselman’ın hipnoz konusunda yayınlar yapmıştır. 1951 yıllarında hekim olmayan bir hipnozitor D. Watson’ın, İstanbul’da diş hekimliği fakültesinde hipnoz altında diş çekimi, Ankara Tıp Fakültesinde de bir ameliyat yapılması sağlanmıştır. Dr. C. Tan ve Dr. Aksoy Türk NöroPsikiyatri Cemiyeti’nde hipnoz konusunda bilimsel sunum yapmışlar. Dr. Sevil Akay, hipnoz yöntemiyle bademcik ameliyatı yapmıştır. Ankara Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Orhan Toygar hipnoanestezi ameliyat yapmıştır. Dr. Recep Doksat, 1960’da “Hipnotizma” adı tezi ile hipnozu yayınlamıştır. Yine Ege Diş Hekimliği Fakültesinde Dr. Turan Cengiz (Prof.), doktora tezini “Hipnodonti” adı altında vermiştir. Prof. Dr. Hayati Çelebi’nin de Atatürk Üniversitesi’nde hipnodonti konusunda yayın yapmıştır. Opr. Dr. Hüsnü İsmet Öztürk “Bilinçli Hipnoz” olarak adlandırdığı kendi metodunu oluşturmuş ve 26 yıl boyunca pekçok hastada özellikle cerrahi operasyonlarda, anestezi süreçlerinde bu metodla hipnozu uygulamıştır.

Bugün Türkiye’ de ilk kuşağı takip eden ikinci ve üçüncü kuşak hipnotistler farklı hipnoz uygulamalarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Hipnoz nedir, nasıl bir haldir?

1990 yıllardan itibaren tanısal görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler (Fonksiyonel Manyetik rezonans Görüntüleme – fMRI vs.), hızlı ve detaylı laboratuvar analiz yöntemleri (genetik ve moleküler analizler) beynin yapısı ve işleyişi hakkında ve hipnoz sırasında olanları gerçek zamanlı görüntüleme ve laboratuvar sonuçlarıyla birlikte ortaya koymaya olanak verebiliyor. Her ne kadar hipnotik durumun fizyolojik olarak tarif edilmesinde yeni olanaklara sahip olsak da hipnoza dair anlatımlar ve tanımlar halen çoğunlukla deneyime dayalıdır ve subjektiftir.

Hipnoz, fizyolojik olarak uyanıklık ve uyku arasında bir zihin-beden durumudur. Bilinçli olarak dikkatin belirli bir duruma veya nesneye odaklandığı, kişinin bedeni ve çevresine olan dikkatin azaldığı, bilinçli durumunda bir çözülme, ayrışma yaşadığı (disosiasyon) ve telkine daha açık hale geldiği bir durumu, “Hal” i ifade eder. Kişi bir tarafıyla hipnozu idare eden kişi ile iletişimdeyken bir tarafıyla başka bir gerçekliği deneyimler. Hipnoz üst düzeyde telkine yatkınlık halidir. Sahip olduğu “en iyi olasılıklar senaryoları”na göre tartışan, analiz eden ve bu şekilde hangi fikir ve telkinleri içselleştireceğine karar veren bilinçli zihnin kontrol mekanizmalarının bir süreliğine gevşemesi kişinin telkine ileri düzeyde açık olmaya neden olur.

Hipnozun uyku ile uyanıklık arası bir duruma konumlandırması beyinle yapılan nörofizyolojik çalışmalara dayanır. Uyanık haldeyken EEG (ElektroEnsefaloGrafi)’de 5 tip beyin dalgası tespit edilir. Kişinin içinde bulunduğu duruma göre bu dalga türlerinin yaygınlıkları değişir.

deleta-theta-alpha-beta-gamma-brain-wavesÜst düzeyde bilgi işleme, öğrenme durumlarında, aşkın düşüncelerde insan beyninde frekansı çok yüksek Gamma dalgası (27-100 Hz) yoğun olarak tespit edilir. Uyanık ve alarm durumundayken beyninde frekansı yüksek Beta dalgaları (12-27 Hz) hakimdir. Dikkatimizin gündelik hayatın işlerine yoğunlaştığı, alarm durumda olduğumuzda, problem çözme, karar verme, tartışma, karşılaştırma, yargılama gibi mental durumlarda Beta dalgası hakimdir.

Uykuda ise eğer rüya görülüyorsa Hafif uykuda, ileri düzeyde gevşemelerde Teta dalgaları (3-8 Hz), rüyanın olmadığı derin uykuda Delta dalgaları (0,5-3 Hz) hakimdir.

Hipnozda ise Alfa dalgaları (8-12 Hz) hakim olur. Hipnoz derinliği arttıkça Teta dalgalarında da yoğunlaşma olur. Bilincimiz açık olarak, dışarıdaki hayatın uyaranlarından uzaklaştığımızda, rahatladığımızda, gevşediğimizde, “şu ana” odaklandığımızda, beynimiz de sakinleşir, tartışan, kontrol eden bilinçli zihnimiz bilinçdışımıza ve ordaki tüm kayıtlara, bilgi, deneyim, hisler her ne varsa bunlara kapı aralar.

Hipnoza neden ihtiyaç duyulur? Hipnoz nasıl ilerler?

Bir kişide herhangi bir nedenle mental olarak bir yoğunlaşma ortaya çıkmaya başladığında o kişinin farklı, değişik bilinç durumlarına eğilimi artmaya başlar ve bunu doğal olarak deneyimler. Düşünceye dalmalar, dış uyaranlara sıkça ilginin ya da tepkinin anlık olarak azalması buna örnek olarak verilebilir. Her yoğunlaşma aslında gündelik olağan bilinç durumlarıyla kişinin istediği sonucu elde edemediği ve başka kaynaklara çözüm için ihtiyaç duyduğunu anlatır bize. Bir çeşit arayıştır bu. Bildiği veya sıklıkla kullandığı yöntemlerle ve varolan tutum ve davranışlarıyla üstesinden gelemediği veya gelişme sağlayamadığı durumlarda kişi yaratıcı bir süreci çalıştırmak zorunda kalır. Bilincin o güne kadar geliştirdiği çoğu modelinpersonalar gücü azalır. Örneğin hala çözemediğiniz her sorun aslında olağan bilinç hallerinizin artık çaresiz kaldığı sorunlardır. Erişebildiğiniz tüm kaynakları ısrarla yoklar, bulur, alır kullanırsınız. Bulamazsanız başka tarafa, başka kaynaklara (bilgi, kişiler vs.) yönelirsiniz. İşinize yarayacak bir kaynak bulamamak demek bilincinizin erişebildiği, tecrübeye sahip olduğu, kullanıma hazır kaynakların var olan sorunu çözmeye fayda sağlamaması veya bu kaynaklarla doğru organize edemesi anlamına gelir. Peki nasıl bulacaksınız çözüme giden yolu ve bu yolda gerekli olanları? Bu tür durumlarda kendi dışında iki alana yönelir . Birisi sizin dışınızdakiler: İnsanlar ve diğer kaynaklar, nesneler. Diğeri ise bilincinizin dışındaki “sanal alan”: Literatürde ve gündelik dilde sıklıkla kullanılan “Bilinçdışı” dır burası.

Bilinçdışı (Unconcious) varoladuğunuz ilk andan, şimdiki zamana kadar olan aralıktaki, sosyal ve biyolojik tüm mirasınızı, genetik varlığınızı, tüm fizyolojik otonom kontrol mekanizmalarınızı ve kendi kişisel hikayenizin tüm detaylarını barındırır. Kendi dışınızdaki dünya ile temasınızla oluşan tüm kayıtlar (duyu yollu), bilgi, tüm deneyim ve tüm bunlara eşlik eden olumlu ve olumsuz tüm duygular ve tüm bu deneyim ve duyguları yaşamış kişinin o ana kadarki “ben”leri, tüm “persona” ları ve rolleri kişisel bilinçdışınızda yer alır.

Bilinciniz, bilinçdışınızla sürekli iletişim ve diyalog halindedir. Bu diyalog durağan değil, dinamik ve değişkendir.
Reading trance“Bir kitap okumaya başlarsınız, aklınızda bir düşünce ve dönüp duran bir sorun ya da bir isteğiniz vardır, kitap okumaya devam ederken kendinizi bir süre sonra kitap okumaktan uzaklaşmış ve o kafanızı meşgul eden konuya ve o konuyla ilgili nesne ve kişilere ilgileniyor olarak bulursunuz. Bu sırada dışarıdan bakan birisi sizi kitap okuyor olarak görür. Bir sure sonra tekrar kitap okumaya geri dönersiniz. Geri döndüğünüzde siz de tıpkı dışarıdan size bakan birisi gibi kendinizi kitap okurken bulursunuz; biraz şaşkınlık yaşarsınız, kafanız karışır, yaşanmış olsa da bazı anlar bulanıklaşır, hatırlayamayabilirsiniz. Sanki bir ayrışma ve çözülme yaşamış, sonra tekrar biraraya gelmiş hissedersiniz.” Bu deneyim doğal, uyanık yaşanan bir trans deneyimdir.

reading hypno 2

“ Uzun yola çıktığınızda yol sizi hep hipnotik ve trans deneyimlerine davet eder. Direksiyonda seyir halindeyken, yol ve düşünceler bir yandan akarken, bir süre sonra gözünüz yolda, tüm bedeninizle arabayı mükemmel kullanırken, yola tepki verirken aynı zamanda, aslında kafanızda akan bir düşünce tıpkı bir balığın oltaya takılması gibi takılır ve zihniniz onunla uğraşmaya, bir yandan geçmişe ve bir yandan geleceğe gidip gelir ve eşlik eden duyguları belki de iç çekip hissederek yola devam edersiniz. Zamanın akıp gider, saatleri farketmezsiniz, geçtiğiniz yerleri görmenize rağmen tam olarak hatırlamazsınız. Bir tarafınızla mükemmel bir sürücü olarak yola devam ederken bir tarafınızla önemli bir gözden geçirme yapar ve sorunları tartışır, ihtiyaç duyduklarınızı ararsınız.” Bu türden yaşadıklarınız da doğal uyanık yaşanan trans deneyimlerdir.

Highway_hypnosis foto

Doğal trans durumları spontan uyanık halde yaşanan ve bilinçdışı tarafından idare edilen durumlardır. Benzer durumlar hipnoz aracılığıyla ve iç içe de yaşanır. Hipnotik trans halleri, bir operatör yani hipnotist ile elde edilen, farkındalığın devam ettiği, bilincin kaybolmadığı süreçlerdir.

Hipnotistle birlikte kişi tıpkı yukarıdaki örneklerde olduğu gibi bir uygulama, bir eylem, bir düşünce etrafında yoğunlaşırken, hipnoza girer telkin almaya daha açık hale gelir. Aynı zamanda hipnozla birlikte daha da derinleşerek hipnotik transa girebilir.

Gündelik yaşamınızda, bugün tüm çabalarınıza ve trans durumların yaşanmasına, bilinç ve bilinçaltı diyaloglarınıza rağmen halen çözülmesi gereken sorunlar devam ediyor, çözüme kavuşmuyor, sabredilebilir, yönetilebilir hale gelemiyorsa ve arzu ettiklerinize erişemiyorsanız kendi dışınızda birilerine ihtiyaç duyarsınız.

Kişinin kendi dışında birisiyle tedavi edici veya geliştirici bir ilişki kurmaya ihtiyaç duyması hipnozun ve hipnotik trans’ ın da var olduğu yerdir. Hipnotist, bir operatör olarak kişiyi kendi başına deneyimlediği doğal trans durumlardan farklı olarak hipnozu ve transı, dolayısıyla değişik bilinç durumlarını deneyimlemesini sağlar. Olağan gündelik bilinç durumunun direnç geliştirebilecek kısımlarını bypass ederek, bir yandan da işbirliği yaparak bilinçaltıyla yeni bir diyalog başlatmasına yardım eder. Hipnotist, hipnoz ve hipnoterapi ile kişinin alışageldiği dil ve düşünce kalıplarından başka türlü yararlanmasını, yeni bir dil kullanabilmesini, duygulara başka yorumlar getirmesini teşvik eder. Bilinçaltında kişinin kendi benliği ve dışındaki dünya ile daha uyum içinde yaşamasını sağlayacak kaynakları tedarik etmesine, bugüne kadar kendisini oluşturan tüm benlik ve personaların şimdiki zamandaki benliğin liderliğinde toplanmasına ve işbirliği yapmasına yardımcı olur. Kişi bir kez hipnoza girdikten sonra Hipnotist hedefe yönelik kişiye özel telkinlerle kişinin çözümü bulmasına, keşfetmesine, değişimi ve iyileşmeyi başarmasına yardımcı olur. Telkinler geçmişe, bugüne ve geleceğe dair içeriklere sahip olsa da “şimdi” nin hemen sonrasında yaşanacak bir geleceğin senaryo yazımıdır. Yaşanması arzu edilen senaryoda duygu, düşünce, davranışlar, mekan, zaman ve kahramanlar yer alır. Hipnotist ve danışan/hasta birlikte daha önce yapmadıkları, o anda ve ikisi için özel birşey yaparlar. Bu şekilde ilerleyen terapötik ilişki, kişiyi kendi başına elde edemediği ve ancak birisi, yani hipnotistle ulaşabileceği bir sonuca götürür.

hypnotherapyHipnoterapi Nedir?

Hipnozun kullanıldığı tüm terapötik/tedavi süreçlerdir. Yaygın olarak hipnozun kullanıldığı psikoterapi süreçleri için kullanılır. Geleneksel Hipnoterapi, Eriksoncu Hipnoterapi, Bilişsel/Davranışçı Hipnoterapi en yaygın örneklerdir.

Hipnoz bilimsel bir yöntem/ girişim midir? Güvenilir midir?

Hipnozun doğası ve kullanımına dair pekçok bilimsel yayına ve kanıta sahibiz. İnternette hızlı bir bilimsel yayın taraması yapıldığında, örneğin “hypnosis” kelimesi için 14 bin’ e yakın yayın çıkıyor. Bunlardan bine yakını araştırma, 1500’ e yakını varolan literatürün değerlendirildiği yayınlar. “Hypnotherapy” için 14 bin’in üzerinde makale mevcut. Günümüzde Hipnoz güvenilir bilimsel veri tabanlarında yerini almış tıbbi bir uygulamadır. Dünyanın pekçok ülkesinde ve ülkemizde güvenle uygulanmaktadır.

Hipnoz bir uyku mudur?

Hipnoz bildiğimiz uyku hali değildir. Dışarıdan bakıldığında, hipnozdaki kişi sanki derin bir uykudaymış gibi görünebilir. Ancak beyin uykudan başka bir fizyolojik durumdadır; kişinin farkındalığın devam ettiği ve uyarana açık bir haldedir.

Bir kişi, isteği dışında veya farkında olmaksızın hipnoza alınabilir mi?

Klasik, otoriter hipnoz yaklaşımında hipnoz prosedürü belirlidir ve kişi bu uygulamaya dahil olup olmak istemediğini kendisi özgürce karar verir. Kendi rızası ve isteği dışında hipnoza girmez. Ancak hipnozun telkine üst düzeyde açık hale gelme durumu olduğunu hatırlarsak, gündelik iletişim dili içerisinde dolaylı, liberal yapıda “hipnotik bir dilin” kullanımı ile kişi hipnoza girebilir, “hipnotik trans”ı deneyimleyebilir ve/veya telkin alabilir.

Hipnozdaki kişi kendisine söylenenleri, istenenleri olduğu gibi kabul eder ve uygular mı?

Hipnoz sırasında kişi telkine daha kolay cevap verir hale gelir. Ancak kendi arzu etmediği, herhangi bir nedenle(sosyal, ahlaki, durumsal) yasak kabul ettiği talepleri içeren telkinlere olumlu yanıt vermez. Bu talepte ısrar edilirse kişi hipnozdan çıkar.

Hipnoza giren bir kişi istemediği hâlde sırlarını açıklar mı?

Hipnozda kişi bilincini kaybetmez. Dolayısıyla istemediği sürece sırrını açığa vurmaz, normal koşullarda paylaşmayacağı bilgileri paylaşmaz. Ancak bilgi veya sırrı paylaşımayı kendisi için faydalı olarak değerlendirirse paylaşmaktan kaçınmayabilir.

Hipnozdan çıkamama gibi bir durum sözkonusu mudur?

Hipnozdan her zaman çıkılır. Hipnozu yapan veya yöneten hipnozadan çıkma telkini vermese bile, devamlılığı sürdürecek bir uygulama, telkin olmadığı durumda kişi kısa bir süre sonra hipnozdan çıkar

Herkes hipnozu deneyimleyebilir mi?

Evet bazıları kolay bazıları biraz daha zorlanarak da olsa herkes hipnoza girer. Hipnoz deneyimlendikçe daha sonra kişi daha kolay hipnoza girer hale gelir.

Kimler Hipnoz Uygulayabilir?

Hipnoz çoğu ülkede ve ülkemizde sağlığın geliştirilmesi amacıyla kullanılır ve “tıbbi ve psikolojik bir girişim” olarak kabul edilir. İyileşmeye yol açacak esas unsurlarla kişiyi buluşturan özel bir yoldur. Ülkemizde hipnoz yapma yetkisi hipnoz ve hipnoterapi eğitimi almış hekimler, diş hekimleri ve klinik psikologlara tanınmıştır.

Hipnozla geçmişe veya geleceğe gitmek mümkün müdür?

Hipnozla kişinin kendi hatıralarına erişmek, onları yeniden gözden geçirmek mümkündür. Geleceğe dönük olarak kişiler hipnoz altında hayallerini, hedeflerini gözden geçirirler, kendi yaşamları için simülasyon yapabilir, sanki olmuş gibi hayal edebilirler; bunun etkisi büyüktür. İster geçmişe dönük ister geleceğe dönük hipnotik çalışma olsun tamamen şimdiki zaman ve şimdiki kişi üzerinde bir değişim ve öğrenmeyi başlatmak amaçlanır. Bunun dışındaki beklenti ve tekliflerin gerçekçi değildir.

goz gozKendi kendine Hipnoz (Self-Hypnosis) yapılabilir mi ve nasıl uygulanır nedir?

Genel hipnoza alma tekniklerine benzer şekilde kişinin bu tekniklerden bazılarını kendisine uygulaması ve kendi kendine telkin vermesiyle gerçekleşir. Genellikle iş, öğrenim motivasyonu artırmak, sigara gibi bağımlılıkların tedavisi, yeme, içme ve kilo kontrolü süreçlerinde, stresi azaltmada kullanılır. Bazen bir takım ses, müzik kayıtları da kullanılır.

Oto-Hipnoz nedir? Nasıl uygulanır?

Bir hipnotist’ in (hipnozu uygulayan kişi) hipnoza aldığı kişiye öğrettiği yöntemi bu kişinin kendi başına uygulayarak yaptığı hipnoz türüdür. Bir çeşit yetkilendirilmiş hipnozdur. Hipnotistle yapılan hipnoterapinin etkinliğini ve kalıcılığını artırmak için, özellikle bağımlılıkların tedavisinde tercih edilir.


 

Hipnoz kullanım alanları: 

Hipnoz dünyada başta sağlığın iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve tedaviye uyumun artırılması olmak üzere, spor, eğitim, kişisel gelişim, kriminal alanlarda kullanılmaktadır. Yaygın olarak kullanıldığı alanlar aşağıda sıralanmıştır.

  • Cerrahi girişimlerde, anestezi uygulamaları: Hipnoanestezi ile standart anestezi prosedürleriyle birlikte veya tek başına kullanılır.
  • Gebelik ve Doğum sürecleri: Organik nedenlere bağlı olmayan hamile kalamama sorunlarında, tüp bebek süreçlerinde, ağrısız ve/veya kolay doğum, doğuma dair stresin azaltılmasında
  • Sindirim Sistemi Sorunları: Ülser, Gastrit, Kolit, Crohn Hastalığı, Huzursuz Barsak Sendromu, bulantı-kusma
  • Dolaşım sistemi sorunları: Esansiyel Hipertansiyon, Reynaud Hastalığı
  • Solunum sistemi sorunları: Astma, alerji
  • Kanser tedavisi ve bakımı: Medikal tedaviye uyumu artırma, başetme süreçlerine destek olmak, ağrı, bulantı, kusma gibi tedaviye veya hastalığa bağlı semptomları hafifletmek
  • Diş Hekimliği: Genel olarak tedaviye uyumun artırılmasında, diş hekimi ve operasyon korkularının yenilmesinde, bruksizm (diş gıcırdatma-sıkma) tedavisinde, bulantı ve öğürmenin azaltılmasında, protez ve aparatlara uyumun artırılmasında, ağrının azaltılmasında
  • Kişilik Bozuklukları: Pasif agresif, Antisosyal, Histrionik, Paranoid, Şizoid, Şizotipal, Borderline (sınırda), Narsistik kişilik bozukluğu, Çekingen kişilik bozukluğu, Bağımlı kişilik bozukluğu, Obsesif kompulsif kişilik bozukları
  • Üro-Genital Sistem sorunları ve Cinsel işlev bozuklukları: Cinsel isteksizlik, orgazm ve boşalma sorunları, erkekte sertleşme sorunları, vajinismus), Enürezis (Alt ıslatma), Mensturasyon(Adet) ağrısı
  • Çift ve Evlilik Sorunları
  • Stres ve anksiyete bozuklukları: (panik bozukluğu ve agorafobi, yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobiler, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik (travma sonrası) stres bozukluğu)
  • Depresyon
  • Uyku bozuklukları
  • Yeme-içme bozuklukları: Duygusal yeme-içme, aşırı yeme, iştahsızlık, doyma problemleri,
  • Kilo kontrolü (kilo verme, kilo alma)
  • Bağımlılık sorunları: Sigara, alkol, diğer maddeler
  • Psikofizyolojik Cilt hastalıkları: Akne, Alopesi areata (Bölgesel saç dökülmesi), Egzama, Psoriasis(Sedef), Psikojenik purpura, Rozasea, Seboreik dermatit, Ürtiker, Saç-Kıl Yolma Takıntısı(Trikotillomani), Cilde zarar verme-yolma, Artefakt Dermatiti (Deride kişinin kendisi tarafından oluşturulan izler, şekiller), Liken Simpleks, Beden Dismorfik Bozukluğu(bedeniyle aşırı uğraşma, begenmeme, sanrılar)
  • Ağrı Yönetimi: Birincil baş ağrıları (Gerilim tipi baş ağrısı, Migren), Orofasiyal Ağrı, Kanser ağrıları, Fibromiyalji, Nöropatik ağrı, Pelvik ağrı, Adet (mens) ağrısı, Ağız, Diş, Dil Ağrısı ve Glottis, Kas-Eklem Ağrısı, Yanıklar
  • Nöro-musküler Bozukluklar: Spazmodik Tortikolis (Servikal Distoni), Tekraralayıcı Anormal Hareketler (Titreme/Tremor)
  • Konuşma Bozuklukları: Kekemelik, Ses Kısıklığı
  • Çocuk ve Ergen Sorunları: Alt ısltama, Dışkı Kaçırma, Gece Korkuları, Aşırı Hareketlilik ve Dikkat, Konsantrasyon Bozukluğu, Öğrenme Problemleri, Konuşma Bozuklukları, Saldırganlık, Uyum Sorunları, Sınav Kaygısı-Stres, İnternet, Oyun, Cihaz Bağımlılıkları
  • Eğitim, iş ve sanat hayatında sorunlar: Sınav Kaygısı, Aşırı Heyecanlanma, Özgüven Problemleri, Motivasyon Sorunları, Yaratıcılık ve Kişisel Performansın Azalması
  • Sporcu eğitimi ve performans yönetimi
  • Kriminolojide suç ve olay soruşturmaları 

 

4 industry 2 humanGünümüzde hipnoza olan genel ilgi ve tıp, diş hekimliği, psikoloji, eğitim, spor, eğitim alanlarında etkili bir araç olarak kullanımı gittikçe artmaktadır. Özellikle sinirbilimde, genetik, moleküler analiz ve tanı yöntemlerinde teknik olanaklar ve bilgi birikimi arttıkça, bilinç ve değişik bilinç durumlarını daha iyi anlamaya başladık. İyileşmenin, değişmenin doğasını bilimsel yöntemlerle anladıkça ihtiyacımız olan kaynakların önemli bir kısmının kendi içimizde olduğunu yeniden farkeder olduk. Hipnoza dair bilgi ve deneyimlerimiz arttıkça hipnoz hakkındaki geçmişten günümüze gelen dayanağı olmayan, olumsuz düşünce ve inanışlar yerini daha doğru düşüncelere bırakmaya ve hipnoza olan ilgimiz artmaya başladı.

Patient_Care14 industry1Son yıllarda sağlık sorunlarıyla mücadele ve sağlığın geliştirilmesine yönelik ürün ve hizmetlerin çok çeşitlenmesine ve büyük miktarlarda kaynak ayrılmasına rağmen hastalıksız ve kaliteli yaşam süresinin toplam yaşam süresine oranında beklendiği kadar anlamlı gelişme elde edilememiş durumda. Bu nedenle sağlığın iyileştirilmesi ve koruyucu sağlık tedbirlerinde kişiselleştirilebilir ve kolay erişilebilir ürün ve uygulamalara olan eğilim giderek artıyor. Aynı zamanda Dördüncü Sanayi Devrimi’nin tartışıldığı günümüzde, değişimin yönünü işaret eden tüm anlamlarda çeşitliliğin korunmasına, bireysel girişimciliğe, konvansiyonel olmayan bilgi, mal ve hizmet değiş tokuşuna giderek daha fazla vurgu yapılıyor. Kaynağa hızlı erişim, talebe, ihtiyaca özel yaygın üretim ve paylaşım ekonomisi gibi kavramları ve bunlarla ilişkili olarak bireylerin durumu, değişen sosyal ve endüstriyel ilişkiler gündemimizi daha fazla işgal ediyor. Bu gündeme paralel olarak sıradışı ve yaratıcı bir diyaloğun kapısını aralayan ve esasen insanlık tarihi kadar eski olan hipnoza ve sıradışı bilinç durumlarına olan ilginin yeniden giderek yükselmesi bir tesadüf değil elbette. Aksine, genel olarak endüstriyel, teknolojik ve sosyal değişiminin paralelinde ilerleyen ve bireylerin arayışları ve değişime uyum veya başetme çabalarını yansıtan bir eğilim olarak değerlendirilebilir.

Kişiye ve terapötik hedeflere özel kurgulanan ve yürütülen, kolay erişilebilir ve son derece güvenli özellikleriyle çağdaş hipnoz uygulamaları artık bize daha fazla göz kırpıyor.

Dr. Cengiz Doğan

Share This

Share this post with your friends!