Ara ara hatırlamakta fayda var. Psikanaliz bir teknik değil, her bir kişiyi kendi tekilliğini, toplumsal ve tarihsel olarak istisnalığını üretmeye teşvik eden bir söylemdir. Dolayısıyla tıp, psikoloji alanlarında ve gündelik dilde de sıkça kullandığımız semptom-belirti kavramı da psikanalitik açıdan kişiye özgü olarak ele alınır; alınmayı gerektirir.

Semptom, hayatı, varoluşumuzu kavrayabilmeyi mümkün kılan erken hayat senaryolarımızdan, daha kilit bir noktada durabildiği ya da daha güçlü bir bağ olabildiği için semptomdur. Ortaya çıkışı bir alelâdelik değil, kendisinde tezahür ettiği kişi kadar özel ve gerçeğe dairdir. Semptoma sadece tarifler kümesinden, kılavuz ve algoritma cetvellerinden bakmak, terapötik bir paradoksa yol açabilir. Biricik veya istisnaî olanın sözde olmasa bile uygulama da reddine kadar götürür bu paradoks. O nedenle terapötik alan aynı zaman da ideoljik olana da açık ve savunmasızdır; terapist-analist için de kendi bakımından hassaiyet gerektirir. Hasta-danışan-analizan, kendisini nev-i şahsına münhasırlığına doğru yollayanı, teşvik edeni ya da buna yönelik tutum sahibi olanı hemen farkeder. Terapötik ilişikiyi de, aktarımı da ateşleyen işte bu farkedişlerdir.

Sanat eseri: @jessieandkatey

Share This

Share this post with your friends!